tarafından

Romeo Ve Juliet’ten Replikler


romeo & juliet

Romeo: Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi,
yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan:
biz dönünceye dek siz parıldayın diye.
gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde;
utandırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı.
gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı.
öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökte
gece bitti sanarak kuşlar cıvıldaşırdı.’

Juliet: Bana romeo’mu ver; sonra öldüğünde
al da küçük yıldızlara böl onu;
onlar göğün yüzünü öyle bir süsleyecektir ki,
bütün dünya gönül verip geceye,
tapmayacaktır artık o muhteşem güneşe…

Romeo: Asaletim sadece aşkının tapınağına girdiğimde olacak içimde. Bir gün yıkılırsa bedenin başka ülkelerin çamurlu evlerinde: Bil ki bütün denizleri ayaklarına dökeceğim.

Juliet: Eğer sevgin azalacaksa gittikçe çoğalan aşkımdan, Bırak avcılar çıkarsın kalbimi yerinden! Sök at ne varsa: çamura bulanmış sevdaları, bu dağların ceylanlarını, kana susamış kontları ve senden arta kalan şu cılız bedenimi! Yok et benim olmadığım bütün şatoları. Görebileceğin bir şey kalmasın benden kalan…

Romeo: Senin dudaklarınla, dudaklarım günahtan arındı.

Juliet: Öyleyse şimdi günah dudaklarımda kaldı.

Romeo: Öyleyse ver bana günahımı geri.?
Savaşır gözlerimle gönlüm öldüresiye
Senin güzelliğinin ganimeti yüzünden:
Gözüm kovar gönlümü seni görmesin diye,
Gönlüm ister gözüme pay vermemek yüzünden.
Gönlüm bildirir senin orada yattığını
Öyle bir hücredeki giremez billur gözler;
Gözüm inkara kalkar gönlün anlattığını,
Güzel yüzünün ona sığındığını söyler.
Gönlü dinleyip karar vermek için toplanır
Düşünceler kurulu:soruşturur hakçası
Kurulun yargısıyla bir karara bağlanır
Seven gözün payıyla duyan gönlün parçası..

Şiddetle başlayan hazlar şiddetle son bulurlar..  Ölümleri olur zaferleri.. Öpüşürken yanıp tututşan ateşle barut gibi..

romeo ve juliet ile ilgili görsel sonucu

Yarayla alay eder, yaralanmamış olan.
Dur, şu pencereden süzülen ışık da ne?
Evet, orası doğu, Juliet de güneşi!
Yüksel ey güzel güneş, öldür şu kıskanç ayı,
Bak nasıl da sararıp soluvermiş Tanrıça kederden
Sen ondan çok daha güzelsin diye.
Kıskandığı için vazgeç ona bağlılıktan,
Sayrılı ve toydur bakirelik giysisi.
Soytarılar giyer bunları ancak
Sen çıkar bu giysileri, at üzerinden.
Kadınım benim, ah benim sevgilim bu!
Ne olur ah, bilseydi sevgilim olduğunu!
Konuşuyor, ama bir şey de demiyor;
Ne çıkar anlatıyor ya gözleriyle
Karşılık vereceğim ben de!
Amma da yüzsüzüm, konuştuğu ben değilim ki.
Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi,
Yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan:
Biz dönünceye dek siz parıldayın, diye.
Gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde;
Utandırırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı,
Gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı.
Öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökte,
Gece bitti sanarak kuşlar cıvıldaşırdı.
Bak, nasıl da dayamış yanağını eline!
Ah, eline giydiği eldiven olaydım da
Dokunaydım yanağına.
JULIET: Aaah!
ROMEO:
Konuşuyor.
Ey parlak melek, konuş yine!
Sen göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye;
Cennetin kanatlı ulağısın başımın üstünde,
Tıpkı ölümlülerin hayretle açılan gözlerine göründüğün gibi.
Tembel bulutlara binip uçarken o havanın kucağında,
Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla,
Öylece bakıyorum ben sana.

JULIET:
Ah, Romeo, Romeo!
Neden Romeo’sun sen?
İnkar et babanı, adını yadsı!
Yapamazsan, yemin et sevdiğine,
Vazgeçeyim Capulet olmaktan ben.
ROMEO:
(Kendi kendine) Daha dinleyeyim mi, yoksa açılayım mı ona?
JULIET:
Benim düşmanım olan adındır yalnızca
Sen sensin, Montague olmasan da.
Hem Montague nedir ki?
Ne eli bir erkeğin,
Ne ayağı ne kolu, ne yüzü ne de başka bir parçası.
N’olur başka bir ad bul kendine.
Adın ne değeri var? Şu gülün adı değişse bile
Kokmaz mı aynı güzellikte?
Romeo’nun da adı Romeo olmasaydı,
Kusursuzluğundan hiç bir şey kaybolmazdı.
Romeo, bırak, at bu adı! Senin parçan olmayan
Bu ada karşılık al bütün varlığımı.

ROMEO:
Alıyorum öyleyse sözünü dinleyerek.
“Sevgilim” de ki, vaftiz olayım yeniden;
Romeo değilim bundan böyle ben.

JULIET:
Kimsin sen? Böyle geceye gizlenerek
Sırrımı öğrenmeye gelen kim?

ROMEO:
Bilmem nasıl söylemeli kim olduğumu
Bir ad kullanarak! Ey güzel ermiş,
Nefret ediyorum adımdan ben de
Sana düşmandır diye.
Ben yazmış olsaydım, şimdi yırtar atardım onu.

JULIET:
Daha yüz söz bile içmedi ağzından kulaklarım,
Ama bu sesi tanıyorum:
Sen Romeo değil misin, Montague’lerden hem de.

ROMEO:
Ne oyum, ne de öbürü güzel ermiş,
Hoşlanmıyorsan eğer.

JULIET:
Nasıl geldin buraya söyle, hem niye?
Bahçenin duvarları yüksek, zor aşılması,
Kim olduğunu düşün bir de,
Mezar olur sana bu yer, bizden görürlerse.

ROMEO:
Aşkın hafif kanatlarıyla aştım bu duvarları,
Durduramaz sevgiyi çünkü taştan sınırlar;
Hem aşkın isteyip de başaramadığı ne var!
Engel olamaz bana bu yüzden akrabalar.

JULIET:
Bir görürlerse, sana kıyarlar.

ROMEO:
Hayır, daha çok tehlike saklıdır senin gözlerinde
Onların yirmi kılıcından! Tatlı bak yeter;
Korur beni onların düşmanlığına karşı.

JULIET:
Dünyada istemem senin burada görülmeni.

ROMEO:
Saklar beni onlardan gecenin pelerini;
Beni bulsunlar ne çıkar, yeter ki sen sev beni:
Geç ölmektense senin sevginden yoksun
Yaşamıma son versin kinleri daha iyi.

JULIET:
Kim yardım etti sana, burayı bulman için?

ROMEO:
Aşk yardım etti, aramamı fısıldayarak;
O bana akıl verdi, ona göz oldum ben de.
Denizci değilim, ama uzak denizlerde yıkanan
Uçsuz bucaksız kıyılar kadar uzak olsan da sen
Sana ulaşmak için açılırdım denizlere.

JULIET:
Biliyorum, gecenin maskesi var yüzümde,
Olmasaydı eğer, duyduğun için demin söylediklerimi
Nasıl kızardığını görürdün yanaklarımın.
Çok isterdim ah bir güzel uyup göreneklere
Demin söylediklerimin tümünü inkar etmeyi!
Ama uğurlar olsun görgü kurallarına.
Seviyor musun beni? “Evet” diyeceksin, biliyorum,
Sözüne güveneceğim ben de; ama yemin edeyim deme,
Belki de tutamazsın; Zeus alay edermiş, derler
Sözünü tutamayan aşıklarla.
Romeo, beni seviyorsan, söyle bana açıkça.
Kolayca elde edilmiş sanıyorsan beni eğer,
Çatayım kaşlarımı, naz yapıp “hayır” diyeyim sana,
Ta ki sen kapanasın ayaklarıma.
Yoksa dünyada yapmam öyle bir şey.
Doğrusunu istersen güzel Montgue,
Çılgınca seviyorum seni; belki de bu yüzden
Hoppaca buluyorsundur benim hareketlerimi;
Ama inan sevgilim, daha bağlı olacağım sana
Daha kurnaz olup da çekingen duranlardan.
İtiraf edeyim ki, daha çekingen davranmalıydım,
Ama farkına varmadan ben, seni sevdiğimi,
Ağzımdan işitmişsin. N’olur bağışla beni,
Hafifliğe yorma sakın
Karanlık gecenin açığa vurduğu çaresizliğimi.

ROMEO:
Sevgilim, şu meyve ağaçlarının tepelerini gümüşleyen
Kutsal ay üzerine yemin ederim ki…

JULIET:
Yemin etme kararsız ay üstüne sakın;
Yörüngesinde her gece yön değiştiren ay gibi,
Değişken olur sonra senin de aşkın.

ROMEO:
Ne üstüne yemin edeyim?

JULIET:
Hiç yemin etme; ama ille de edeceksen,
O tanrı bilip tapındığım
Sevimli varlığın üstüne et yeminini.

ROMEO:
Eğer yüreğimdeki sevgi…

JULIET:
Dur, yemin etme yine.
Senin varlığın bana sevinç veriyorsa da,
Sevinç duyamıyorum bu geceki anlaşmadan;
Pek acele, birden oldu, düşünüp taşınmadan;
Daha “çaktı” diyemeden çakıp ta kaybolan
Yıldırıma benziyor. Tatlım, iyi geceler!
Bu sevgi tomurcuğu, öbür görüşmemizde,
Yazın olgunlaştıran soluğuyla dönüşebilir güzel bir çiçeğe.
İyi geceler! İyi geceler! Yüreğimdeki dinginlik ve huzur
Dolsun senin gönlüne de!

ROMEO:
Ah, sana doymadan mı bırakacaksın beni böyle?

JULIET:
Nasıl bir doygunluk bekliyorsun ki bu gece?

ROMEO:
Aşkının katışıksız yeminini benimkine karşılık.

JULIET:
Onu sana verdim bile, sen daha istemeden,
Olsa da keşke bir kez daha versem.

ROMEO:
Geri mi alacaksın yine? Peki, neden sevgilim?

JULIET:
İçtenlikle geri vermek için sana.
Elimde olan bir şeyi istiyorum hem,
Cömertliğim uçsuz bucaksız denizler gibi,
Denizler gibi derin sana olan sevgim.
Sana ne kadar verirsem, o kadar çoğalıyor bende kalan,
Sonsuz çünkü ikisi de.

Seslendiler içerden, hoşçakal, canım sevgilim!
Geliyorum dadıcığım! Unutma beni, tatlı Montague!
Biraz bekle, şimdi gelirim.

ROMEO:
Ey kutsanmış mutlu gece! Korkuyorum gecedir diye,
Bütün bu inanılmayacak tatlı şeylerin bir düş olmasından

JULIET:
İki kelimecik daha, sevgili Romeo,
Sonra da gerçekten iyi geceler sana!
Saygıdeğerse aşkının eğilimi,
Amacın evlenmekse, bildir göndereceğim adamla,
Nerede, saat kaçta yapmak istiyorsan töreni;
O zaman tüm varlığımı sana adar,
Ardın sıra gelirim ta ölünceye kadar.

Ama kötüyse niyetin sana yalvarırım…

Vazgeç bundan, başbaşa bırak beni kederimle.
Yarın birini yollarım.

ROMEO:
Ancak seninle yaşar ruhum.

JULIET:
Binlerce kez iyi geceler sana!

ROMEO:
Binlerce kez beter olsun gece, senin ışığın yoksa.
Öğrenciler nasıl ayrılırlarsa ders kitaplarından
Öyle koşar seven sevdiğine giderken;
Okula nasıl canı sıkkın giderse öğrenciler,
Öyle ayrılır seven sevdiğinden

JULIET:
Hişt, Romeo, hişt. Doğancı sesi gerek
Ayartmak için bu erkek şahini!
Kırık olur tutsaklığın sesi, gür sesle konuşamaz;
İnletirdim yoksa Yankı’nın uyuduğu mağarayı.
Sesi benimkinden de çok kısılıncaya dek
Durmadan söyletirdim onun rüzgar sesine Romeo’nun adını.
Romeo!

ROMEO:
Ruhum çağırıyor beni adımla!
Geceleri ne de gümüşsü bir ses verir sevenlerin dilleri,
En yumuşak müziktir dinleyen kulaklara.

JULIET:
Romeo!

ROMEO:
Söyle sevgilim.

JULIET:
Yarın kaçta göndereyim?

ROMEO:
Dokuzda.

JULIET:
Mutlaka gönderirim; daha yirmi yıl var sanki
Unuttum neden çağırdığımı seni.

ROMEO:
Anımsayıncaya dek beklerim burada.

JULIET:
Büsbütün unuturum sen beklersen orada,
Anımsadığım için seninle olmanın hazzını.

ROMEO:
Ben de beklerim sen unutasın diye,
Unuttuğumdan bu evden başkasını.

JULIET:
Nerdeyse sabah olacak: Artık gitsen;
Yine de şımarık bir çocuğun kuşu gibi uzağa gitme;
Yaramazın, elinden bir parça salıverip de
Sonra da verdiği özgürlüğü kıskanıp
İpek bir iplikle geri çektiği
Bukağıya vurulmuş tutsak gibi.

ROMEO:
Keşke kuşun olsaydım!

JULIET:
Ne iyi olurdu, tatlım!
Ama çok seveyim derken öldürürdüm seni.
İyi geceler! Romeo’m elveda!
Sabaha dek iyi geceler sana!

ROMEO:
Uyku barınsın gözlerinde, barış da gönlünde,
Uyku da ben olsam, barış da, ne tatlı bir dinlenme olur!
Şu bizim kutsal pederin varayım hücresine
Anlatıp bu mutlu olayı, yardımını dileyeyim.

Romeo Ve Juliet’ten Replikler” üzerine 148 yorum

  1. gerisi nerde mesela- ah romeo romeo neden romeosun sen.inkar et adını. benim düymanım olan ismindir yanlızca

  2. bence yinede çok güzel eline sağlık

  3. arkadaşlar ben buldum ama tamamı mı bilmiorm…

    R: Benim düşmanım olan adındır yalnızca
    Sen sensin, Montague olmasan da
    Hem Montague nedir ki ?
    Ne eli bir erkeğin
    Ne ayağı, ne kolu
    Ne yüzü, ne de başka bir parçası
    N’olur başka bir ad bul kendine..

    Adın ne değeri var ki
    Şu gülün adı değişse bile
    Kokmaz mı aynı güzellikte?

    Romeo’nun adı olmasaydı,
    Kusursuzluğundan hiçbir şey kaybolmazdı

    ROMEO: Oradaki, şu tüm meyve ağaçlarının tepelerini yaldızlayan Kutsal ayın üzerine yemin ediyorum.
    JULlET: Ayın üzerine yemin etme.
    Her ay, yuvarlak dairesinde değişen vefasız ayın üzerine. Yoksa senin aşkın da onun gibi değişken olabilir.
    ROMEO: O halde neyin üzerine yemin edeyim?
    JULlET: Hiç yemin etme.
    Ya da istiyorsan, o zarif benliğinin üzerine yemin et. O, benim putperestliğimin tanrısı. Ve o zaman sana inanırım.

    • devamı….

      William Shakespeare
      seveceksen ölçülü sev ki sevgin uzun sürsün;
      cok hizli giden de cok yavas giden gibi gec varir hedefe

      romeo-juliet

      yağmuru seviyorum diyorsun,
      yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun…
      güneşi seviyorum diyorsun,
      güneş açınca gölgeye kaçıyorsun…
      rüzgarı seviyorum diyorsun,
      rüzgar çıkınca pencereni kapatıyorsun…
      işte, bunun için korkuyorum;
      beni de sevdiğini söylüyorsun…

      Vazgeçtim bu dünyadan, tek ölüm paklar beni,
      Değmez, bu yangın yeri avuç açmağa değmez,
      Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
      Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
      Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
      O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
      Ezilmiş, hor görülmüş, el emeği, göz nuru,
      Ötekiler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
      Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
      Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
      Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
      Değil mi kötüler kadı olmuş Yemene:
      Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
      Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.

      Ne tunç ne taş ne toprak ne de sonsuz denizler
      Acıklı fâniliğe karşı koyamazken,
      Nasıl bu kör öfkeyle güzellik cenge girer
      Çabasında en fazla bir çiçek gücü varken?
      Ah, nasıl göğüs gersin yazın tatlı rüzgârı
      Gaddar günler dört yandan üstüne yürüdükçe,
      Bozguna uğrattıkça yenilmez kayaları,
      Çelik kapılar bile zamanla çürüdükçe?
      Ne korkunç bir düşünce!
      Ah, nerde saklı dursun
      Çağların mücevherleri
      Çağların sandığından?
      Hangi zorlu el var ki bu koşuyu durdursun?
      Güzellik yağmasını kim esirgesin ondan?
      Yok hiçbiri. Meğer ki mucize sürsün de
      Sevdiğim ışıldasın kara yazı üstünde.

      III
      Kölen olmuşum senin, elden başka ne gelir,
      El pençe divanım ben arzuna, buyruğuna;
      Geçirdiğim saatler baştan başa bir hiçtir,
      Sen istemezsen eğer hizmetlerim boşuna.
      Haddim değildir küsmek sonu gelmez anlara.
      Senin için, sultanım, saatleri gözlerken.
      Ayrılık acısını düşünmem kara kara
      Sen bir kere kölene uğurlar olsun dersen.
      Kıskanç kuşkularımda haddim değildir sormak
      İçli dışlı olduğun kimdir, nedir işlerin;
      Nasibin bir put gibi hiç düşünmeden durmak
      Saçtığın mutluluğa yanarak derin derin.
      Öyle körkütük sadık bir köledir ki sevda,
      Seni kötü göremez bir kötülük yapsan da.
      Bakın ama, kızıl bir örtüye bürünmüş sabah, doğudaki
      yüksek tepenin çiğleri üstünde yürür.)

      yeni bir ateş söndürür başkasının yaktığını
      yeni bir acıyla hafifler eski bir ağrı
      başın döndü mü öbür yana döndür başını
      başkasının güçsüzlüğüyle iyileşir umutsuz keder
      gözlerine yeni bir zehir bul ki
      yok etsin ötekinin zehrini…

      William Shakespeare

      Tıpkı Shakespeare?in Romeo ve Juliet?inde olduğu gibi. ?Romeo: Senin dudaklarınla, dudaklarım günahtan arındı. Juliet: Öyleyse şimdi günah dudaklarımda kaldı. Romeo: Öyleyse ver bana günahımı geri.?

      Savaşır gözlerimle gönlüm öldüresiye
      Senin güzelliğinin ganimeti yüzünden:
      Gözüm kovar gönlümü seni görmesin diye,
      Gönlüm ister gözüme pay vermemek yüzünden.
      Gönlüm bildirir senin orada yattığını
      Öyle bir hücredeki giremez billur gözler;
      Gözüm inkara kalkar gönlün anlattığını,
      Güzel yüzünün ona sığındığını söyler.
      Gönlü dinleyip karar vermek için toplanır
      Düşünceler kurulu:soruşturur hakçası
      Kurulun yargısıyla bir karara bağlanır
      Seven gözün payıyla duyan gönlün parçası:
      Senin dış güzelliğin olur gözümün payı,
      Gönlüm kazanır aşkın gönlündeki dünyayı.

      Vurgunum gözlerine, o gözler acır bana:
      Bilirler, yüreğin hor görüp işkence eder;
      Seven yaslılar gibi kara çekmiş sırtına,
      Kıvranışımı özlü bir şefkatle süzerler.
      Sabahleyin göklerde ışıyan güneş bile
      Yaraşamaz Doğunun soluk yanaklarına,
      Akşama yol gösteren gür yıldız, görkemiyle
      Böyle ışık saçmaz loş Batının yarısına:
      Yaşlı gözlerin daha çok yaraşır yüzüne.
      Bana da bir pay ayır yüreğindeki yastan:
      Seni yas daha güzel gösterir ele güne;
      İşte acıma duygun sana biçilmiş kaftan.
      “Güzel ancak karadır,” diye yemin ederim,
      Senin renginden yoksun olan çirkindir derim.

      Kölen olmuşum senin, elden başka ne gelir,
      Gece gündüz el pençe divanım buyruğuna;
      Geçirdiğim saatler baştan başa bir hiçtir
      Sen buyurmuş değilsen çabalarım boşuna.
      Senin için, sultanım, saatleri gözlerken
      Ben kimim ki küseyim sonu gelmez günlere,
      Kara kara düşünmem, acı çekmem özlerken
      Uğurlar olsun dersen kölene sen bir kere
      Ben kimim ki kıskanıp kuşkulanıp sorayım
      Kimle içli dışlısın, nedir yaptığın işler;
      Derdim günüm put gibi düşünmeden durayım,
      Mutlu kıldıklarını bilmek içime işler.
      Öyle körkütük sadık bir köledir ki sevda,
      Seni kötü göremez bin kötülük yapsan da.

      Tanrı beni ilkbaşta sana kul yaptı, sonra
      Keyfine el koymayı kurmamı yasak etti.
      Ya da özlem duymamı hesaplı zamanlara;
      Kölenim ya, boş vaktin olsun diye bekletti.
      Ah, bırak katlanayım, el pençe divan: değer,
      Senin özgürlüğünün tutuklu yokluğuna;
      Her mihnete sabreder, her azara baş eğer,
      İncittin diye hiç suç yüklemez bile sana.
      Sen nerde olursan ol, yetkin, güçlü, özgürsün;
      Hâkimsin dilediğin gibi kendi vaktine:
      Canın neyi isterse varsın o keyif sürsün,
      Kendine suç işlersen kendin bağışla yine.
      Beklemek cehennemdir, ama beklerim seni,
      İyi kötü demeden, suçlamadan keyfini

      Sahiden uyuyor mu?
      Ahh! Kim vurmuş kumrumu?
      Ben geldim, civanım, yiğidim, kalk!
      Kalksana, konuşsana!
      Görmüyor musun? Yoksa…
      Örttü mü, gözlerini kara toprak?
      Bu zambak dudaklara,
      Şu zeren yanaklara,
      Acımadın mı hiç kahpe felek?
      Aşıklar, aşk timsali,
      Gözü pırasa yeşili
      Piremuz bırakıp gitti beni!
      Hadi gel, tezcanlı ecel,
      Gel bana, geline gel,
      Batır mum sarısı ellerini,
      Batır benim de kanıma!
      Madem kıydın canına,
      kopardın onun bamtellerini.
      Konuşma artık, ey dil,
      Sadık kılıç, naz etme, gel,
      Odlara yanmış bağrımı dağla!
      Bıçaklar kendini.
      Geldim yolun sonuna,
      Uğurlar olsun bana!
      A dostlar, o dostlar, kalsın siz de sağlıcakla!

      • vav gerçekten süper ellerine sağlık bu kadar yazdıktan sonra dinlenmen gerekmiştir

      • bunu yazmak tüm geceni aldı sanırım

      • roBsten süper yazmışsın ya senin sayende meşur oldum okulda tanımayan yok beniii… bunun tiyatrosunu yaptık grubumla walla allah ne muradın warsa wersin allah seni sewdiğine bağıslasın senin o bulduğunda yeter çünkü kimse yarım yani tamyazılmamıs olduğunu kimseciiKkLER anlaamadı ama süper oldu ROLÜMDE JULİET Dİ rolümü çok güzel yağtım herkese selaMmM..)))

      • robisten elerine salik cok guzel hemde cok Allah muradina erdirsin insallah ben bukismi ben cok beyendim :
        yamuru seviyorum diyorsun
        yamur yainca semsiye aciyorsun …
        gunesi seviyorum diyorsun
        gunes acinca golgeye kaciyorsun …
        ruzgari seviyorum diyorsun
        ruzgar cikinca pencereyi kapatiyorsun …
        iste bunun icin korkuyorum :
        beni seviyorum diyorsun ….
        ben Azeriyim bunu gordukde Turkleri daha cok sevdim 🙂 (l) <33

  4. ah romeo neden romeosun sen babana inkar et kendi ismini reddet yapamassan yemin et juliet i sevdiğine o zaman vazgeçerim ben olmaktan capulet…benim düşman olduğum yanlız senin adındır Montague olmasanda bu vücut yine senin zaten Montague nedir? ne eli ne ayağı ne kolu ne yüzü ne de bir erkeğin başka bir huzmu (ne demekse… :P) ahh başka ad takın ismin bir kıymeti olurmu? gül denilen çiçeğin adı değişse bile kokucaktır o yine eski güzelliği romeo olmasaydı romeo nunda adı mükemmeliyetinden bir şey kaybolmazdı ahh at bu ismi romeo sana ait olmayan adına redde bedel al bütün varlığımı

    • o ne ya şaka mı bu ne saçma bi şey tamamen yanlış dilancık doğrusu bu:

      JULİET
      ah!romeo,romeo neden romeo sun sen
      inkar et babanı adını yaadsı
      yapamazsan yemin et sevdiğine
      vazgeçeyim capulet olmaktan ben

      ROMEO
      (kendi kendine)daha dinleyeyim mi yoksa açıklayım mı ona??

      JULİET
      benim düşmanım olan adındır yanlızca
      sen sensin montague olmasan da
      hem montague nedir ki ne eli bir erkeğin
      ne ayağı ne kolu ne yüzü ne de başka bir parçası
      nolur başka bir ad bul kendine
      adın ne değeri var?şu gülün adı değişse bile
      kokmaz mı aynı güzellikte
      romeo nun da adı romeo olmasaydı
      kusursuzluğundan hiçbir şey kaybolmazdı
      romeo bırak,at bu adı!! senin parçan olmayan
      bu ada karşılık al bütün varlığımı

      ROMEO
      alıyorum öyleyse sözünü dinleyerek
      SEVGİLİM de ki vaftiz olayım yeniden
      romeo değilim bundan böyle ben.

      falan filan die gidio işte

      • muhteşem bir hikaye ama tabi ki bunu tekrar gündeme getiren de alacakaranlık serisi oldu..

      • melisa tamda üzerine bastın diloşa bıraksak tekerlemeye başlıcak:):):):)

      • SElaM ben qüneşş bu yasman bana çok yardımcı oldu !!! bis okulda yapıcaktık okulda ve öğretmene bi ders vericeğizz bunun yasmasını bis yapıyorduk çoook yardıkmcı oldun

    • cok iyi ağzına sağlık

  5. süper bi hikaye yha sözler süper bn böle aşk görmedim

  6. bence güzel olmuş ama biraz eksiklikler var yinede ellinize sağlık

  7. HARİKA DİYEBİLECEK BİR TİYATRO BİZDE OKULUMUZDA TİYATROSUNU YAPMIŞTIK GERÇEKTEN ÇOOOK GÜZEL BAŞARILARINIZIN DEVAMINI DİLERİM KENDİNİZE İYİ BAKIN

    • çok teşk ederz İsmaiL SeNiN düsünmen yeteR sanada bundan sonraki hayatında basarılar dilerm cNm..:)))

  8. yaa arkadaşlar ben romeo ve juliet’i okumak istiyorum ama bulamadım bir türlü bulabileceğim bir yer yada internet sitesibiliyormusunuz ???? yardım ederseniz sevinirim .Birde ben romeo ve juliet’ten şu sözü biliyorum (romeo juliet’in mezarı başındadır ve şunları söyler) : ”…soluğunun balını çeken ölümün gücü yetmemiş güzelliğini almaya … Juliet aşkım … ” =)

    • heryerde var aslında bulmanda nasıl sorun yaşadın anlayamadım ama ben romeo ve julieti
      *
      tan almıştım animasyon gibi çizgi romeo juliet çıkmış o değil öteki gerçek olan duygulu olana bak
      ve o mezar sahnesinde benimde ezberimde olan ve aklımdan hiç çıkmayan bi söz var

      EY GÖZLER…SON KEZ BAKIN
      KOLLAR…SON KEZ KUCAKLAYIN…
      VE DUDAKLAR,EY SİZ NEFES KAPILARI…
      YASAL BİR ÖPÜŞLE MÜHÜRLEYİN;
      DOYUMSUZ ÖLÜMÜN YAPTIĞI BU SÜRESİZ ANLAŞMAYI…
      😀

      • alacakaranlıkta Edward da bu bölümü söylüyordu ….

      • ayiiiiiiiipppp::::::)))))(((((())))))(((((()))
        ne ettin sen öle bakem ayıbetin aaa bunu bilesn ne o öle opüşmeler looo:(…))))))))
        gonuşmalarına dikatediwer gayri ben sena söliweremde guzuuuuuuuum!!! bak yedi cuceleri okuyuwer onda aşşkk makş yogtuR ::::)))(()))((((=))

    • evet o söz geçio içinde. hatta o kısım ezberimde:
      Ah sevgilim, karım benim.. Soluğunun balını çeken ölümün gücü yetmemiş güzelliğini almaya… Sen yenilmemişsin..
      Güzellik sancağı… Hala kıpkızıl duruyor dudaklarında, yanaklarında…
      Ve ölümün solgun bayrağı çekilmemiş oraya..

      Ah jüliet! Neden böyle güzelsin ha? Yoksa ele avuca sığmayan ölüm mü aşık oldu sana?
      İnanayım mı o iğrenç canavarın bu karanlıkta sevgilisi olasın diye seni sakladığına?
      İşte bundan korktuğum için hep yanında kalacağım; Hiç ayrılmayacağım bu loş gecenin sarayından..
      Burada, işte burada yatacağım, sana hizmet eden böceklerin yanında…
      Ey gözler,
      son kez bakın..
      Kollar,
      son kez kucaklayın..
      Ve dudaklar!..
      Ey siz nefes kapıları…
      Yasal bir öpüşle mühürleyin doyumsuz ölümün yaptığı bu süresiz anlaşmayı…
      Sevgilimin şeferine…
      ölüyorum işte -bir öpücükle-..

    • ben bunu şöyle biliyordum 😀
      Burada, ebedi kalıntımı tertip edip dünyadan bıkmış talihsiz yıldız boyunduruğunu sallayacağım…
      gözlerim! son kez bak
      kollarım! son kez kucakla ve
      nefes kapısı dudaklarım
      erdemli bir öpücükle mühürlen!!
      Çekici bir ölün için sonsuz pazarlık! (:

  9. ya bana bu oyunun replikleri lazım yani bu oyunun hepsi lazım lütfen yazarmısınız çok lazım

  10. aslında burda şu söz olmalıydı: romeo milyonlarca sefil öpücük arasından sadece senin dudaklarını seçtim.

  11. bencede arkadaşım gayet güzeldi bence çok güzel olmuş ellerine sağlık çok güzelll ya arkadaşlar bende müjdat gezen tiyatro okuluna gidiyorum bi oyun sergiliycez eğer gelmek istersseniz siize ben tarihleriburdan yollarım tanışmıyoruz ama oyunda ben beğenirseniz size bi imzamı veririm :>:>:>

  12. ama kavuşamıyorlarrrrrrrrrrrrrrrrrrrr::(:(

  13. EY GÖZLER…SON KEZ BAKIN…KOLLAR…SON KEZ KUCAKLAYIN…VE DUDAKLAR…EY SİZ NEFES KAPILARI…YASAL BİR ÖPÜŞLE MÜHÜRLEYİN;DOYUMSUZ ÖLÜMÜN YAPTIĞI BU SÜRESİZ ANTLAŞMAYI…

    bu sözler new moon da edward ın söylediğiromeo ve juliet

    sözleri.gerçekten sizlere tavsiye edrim kesinlikle filme gidin ben serisini de okudum.filimlerine de gittim.emeğe saygı diyorum ve tekrar tekrar tavsiye ediyorum.

    • ewet aynen süper ya edward o lafları söylerken amma karizmaydı yaa gözlerim dolmuştu o lafta

    • bence de çok karizmaydı yaa benimde gözlerim doldu ağlamamak için zor tuttum kendimi.. sanki ikisini anlatıyordu ve ben sözleri daha farklı hatırlıyorum ya bu kesin doğru mu.. sırf bu sözler için filme bir daha gitmeyi düşünüyorum.. lütfen herkes gitsin ama kesinlikle ve kesinlikle kitapları okumayı ihmal etmeyin.. filmi ne kadar güzel olursa olsun kitaptaki duyguyu vermez!!!…

    • Televizyonda Yanlış Veriyor Sözün DoğruSu Bnm yazdığım Ama Kitapta Yok 😀 Bende Orjinal Cdsi Var

      Burada, ebedi kalıntımı tertip edip dünyadan bıkmış talihsiz yıldız boyunduruğunu sallayacağım… gözlerim! son kez bak kollarım! son kez kucakla ve nefes kapısı dudaklarım erdemli bir öpücükle mühürlen!! Çekici bir ölüm için sonsuz pazarlık

      william shakespeare (romeo and juliet)

  14. evet newmoon da söylüyodu ve hakketten çok güzeldi ama kitapta onları söylemiyodu 😀
    arkadaşlar paylaşımlarınız için gerçekten çok teşekkürler ben kitabını arıyorum ama hiçbir yerde bulamadım malesef 😦 umarım en yakın zamanda bulabilirim 😀 paylaşımlarınız için tekrar teşekkürler… 😀
    HADİ BUDA BNDEN OLSUN 😀
    Ah sevgilim, karım benim..
    Soluğunun balını çeken ölüm gücü yetmemiş güzelliğini almaya..
    Sen yenilmemişsin…
    Güzellik sancağı..
    Hala kıpkızıl duruyor dudaklarında…
    Yanaklarında
    Ve ölümün solgun bayrağı çekilmemiş oraya…

  15. kitapları heryerde var aslında.. hatta çok komik migrosta bile vardı 🙂
    ben taksimdeki “insankitap”tan aldım..hem de cep boyları çıkmış kasım 2009da basılmış bu yüzden rahat buluyo..

    kitapta film de süper…
    filmi izledikten sonra okudum ilk kitabı yinede hiç bilmiyormuşcasına sürükledi kitap.. tavsiye ederim..

  16. arkadaşlar eksik bu ya tam hatırlamıyorum ama o sözlerden önce de başka şeyler söylüyordu yeni ay da.. lütfen biliyorsanız yazın..

  17. “Sonsuza dek dinlenip bu yerde, uğursuz talih yıldızımın boyunduruğundan şu dünya yorgunu bedenimi kurtaracağım. Ey gözler! Son kez bakın. Kucaklayın son kez ey kollar! Ve dudaklar… Siz, nefes kapıları! Kutsal bir öpüşle mühürleyin, ölümle yaptığım bu süresiz anlaşmayı.”

    Bunlar New Moon’da Edward’ın söyledikleri 🙂

    Bu arada paylaşım için teşekkürler çok güzeller 🙂

  18. ben sette çalışan iki türkten biriyim … haberiniz olsun üçüncü film çekildi ve oyuncular dinlendiriliyo … film harika oldu … ama tabi ben parça parça olduğu için tam bişey deyemicem … neyse haklısınız o süzler ikinci filmde edwardın sınıf setinde söylediği sözler … ve mükemmel kelimeler söylüyo … ölmenin insanlardan zor olduğunu söylüyo bella ya … güzel sahneydi ya … ama bişeyden emin olabilirsiniz ki tutulma ( eclipse ) mükemmel ve unutulmaz olacak … okuyanlar bilir serinin en heyecanlı ikinci kitabı … birinci şafak vakti ( breaking dawn ) tabi bana göre … neyse 30 haziran 2010 tutulma günü ……. iyi seyirler şimdiden … 🙂

    • ciddi misn?? gerçekten sette mi görev aldın?

      • bişey dicemde inanıomusun pardon internette filmlerle ilgili her şey ordan bilio olabilir çünkü bende biliorum oyuncuların dinlendirildiklerini ya böyle sacma seylere inanmayalım lütfen

      • bende inanmıyorum çünkü tutulma amerikada çekiildi nerden biliyoruz kızın tutulmanın setinde olduğunu

    • bende okudum kitapların hepsini gerçkten çok güzell
      en heyecanlı kitap da şafak vakti
      gerçi 4 kitabın hepside bribrnden güzel
      yeni ayı sabırsızlıkla bekledm ve ilk izleyenlerden oldum
      tutulmayı da sabırsızlıkla bekliorm 😀

    • Git işine ya sette görev almışmış. O yüzden sosyal paylaşım sitelerinde gezmektense blog sitelerde geziosun rezil seni.

  19. arkadaslar bana romeo ve julıetın replıklerı lazım…..radyo tiyatrosu hazırlıyorum bana yardımcı olurmusunuz?….mail bklıorum teskkrler

  20. VAYY BE gurur duydum şimdi, sennle YAŞŞAR , 😀

  21. Romeo: Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi,
    yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan:
    biz dönünceye dek siz parıldayın diye.
    gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde;
    utandırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı.
    gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı.
    öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökte
    gece bitti sanarak kuşlar cıvıldaşırdı.’
    Juliet: Bana romeo’mu ver; sonra öldüğünde
    al da küçük yıldızlara böl onu;
    onlar göğün yüzünü öyle bir süsleyecektir ki,
    bütün dünya gönül verip geceye,
    tapmayacaktır artık o muhteşem güneşe…
    Romeo: Asaletim sadece aşkının tapınağına girdiğimde olacak içimde. Bir gün yıkılırsa bedenin başka ülkelerin çamurlu evlerinde: Bil ki bütün denizleri ayaklarına dökeceğim.
    Juliet: Eğer sevgin azalacaksa gittikçe çoğalan aşkımdan, Bırak avcılar çıkarsın kalbimi yerinden! Sök at ne varsa: çamura bulanmış sevdaları, bu dağların ceylanlarını, kana susamış kontları ve senden arta kalan şu cılız bedenimi! Yok et benim olmadığım bütün şatoları. Görebileceğin bir şey kalmasın benden kalan…
    Romeo: Senin dudaklarınla, dudaklarım günahtan arındı.
    Juliet: Öyleyse şimdi günah dudaklarımda kaldı.
    Romeo: Öyleyse ver bana günahımı geri.?
    Savaşır gözlerimle gönlüm öldüresiye
    Senin güzelliğinin ganimeti yüzünden:
    Gözüm kovar gönlümü seni görmesin diye,
    Gönlüm ister gözüme pay vermemek yüzünden.
    Gönlüm bildirir senin orada yattığını
    Öyle bir hücredeki giremez billur gözler;
    Gözüm inkara kalkar gönlün anlattığını,
    Güzel yüzünün ona sığındığını söyler.
    Gönlü dinleyip karar vermek için toplanır
    Düşünceler kurulu:soruşturur hakçası
    Kurulun yargısıyla bir karara bağlanır
    Seven gözün payıyla duyan gönlün parçası..
    Şiddetle başlayan hazlar şiddetle son bulurlar.. Ölümleri olur zaferleri.. Öpüşürken yanıp tututşan ateşle barut gibi..

  22. biri bana cevap yazsın lutfen…

  23. benim hiçbir işime yaramadı. kusura bakma yani:)

  24. Oha diyorum okadar güzel ve anlamlı sözlerki Gerçekten elinize sağlık
    …………

  25. senin bir şey anlamadığın bellide (oha ) demenden berfin melisa akbulut a

  26. süper ama çok uzun ezberlemiyiz bilemiyorum

  27. kitabı hem orijinal olarak hem de türkçe çevirisiyle okudum ve burada internette bulamadıgım kadar çok şey paylaşmışsınız
    hepinize teşekkürler ve evet bencede muhteşem.
    aşk büyük,kutsal ama ya ben göremiyorum ya da bu dünyada hiç varolmadı.
    tekrar paylaştıgınız sözler için teşekkür ederim
    internette bulmak çok zor şu sıralar

  28. süpeer ölümsüz bir aşk

  29. Bu da ne ?Canım sevgilimin avucunda bi sise!
    Demek ki,zehirden sevgilimin bu vakitsiz olumu.
    Cimri! Hepsini icmis;bir damla bile
    birakmadin demek kavusabilmem icin sana?
    Öyleyse dudaklarindan operim, belki
    bir parça zehir kalmıştır dudaklarında, bir zamanlar hayat veren dudakların bu kez son versin hayatıma. Sıcakmış dudakları hala… Hi; gelen var elimi çabuk tutmalıyım. Ey hızır gibi yetişen hançer: Senin kının burası. Orda paslan ve bende öleyim…

    Burasıda benim çok hoşuma gidiyor.Çok üsülüyorum ben bu kıza 😦

  30. ablalar,abiler ben 8.sınıfa gidiyorum romeo vejuieti oynıcaz bana ve arkadaşıma 2sini replikleri lazım 2ay sürem var yardım edermisiniz(ben julietim beni kırmazsınız heralde):D

  31. ya bende düşünüyorum okuld aböle bişey yapmayı ama repliklere baktığımda hepsi karma karaşık

  32. yaaa çok ama ben hani Şiddetle başlayan hazlar şiddetle son bulurlar.. Ölümleri olur zaferleri.. Öpüşürken yanıp tututşan ateşle barut gibi.. sözü varya onu yeni ayda görmüştüm ama romeo ve juliete ait olduğunu bilmiodum…süpper

  33. arkadaşlar ben konservatuar okumak istiyorum ama bi şekilde kendimi hazırlamam gerek ne yapmalıyım detaylı açıklarsanız sevinirim bide puanları nedir?şimdiden tşk…

  34. çok azdı biraz daha fazla olsaydı süper olurdu …^^^^..

  35. Romeo:Konuşuyor.Ey parlak melek, konuş yine!
    Sen, göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye;
    Cennetin kanatlı ulağısın başımın üstünde,
    Tıpkı ölümlülerin hayretle açılan gözlerine gördüğün gibi.
    Tembel bulutlara binip uçarken o havanın kucağında,
    Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla,
    Öylece bakıyorum sana.
    Juliet:Ah Romeo Romeo… Neden Romeo’sun sen? İnkar et babanı, adını yadsı! Yapamazsan; yemin et sevdiğine. Bende vazgeçeyim capulet olmaktan. Hem adın ne değeri var ki? Şu gülün adı değişse bile, kokmazmı yine aynı güzellikte? Romeo’nun da adı Romeo olmasaydı kusursuzluğundan hiçbirşey kaybolmazdı. Romeo; nolur bırak at bu adı! Senin parçan olmayan bu ada karşılık al bütün varımı…
    Romeo:Alıyorum öyleyse sözünü dinleyerek. Sevgilimdeki vaftiz olayım yeniden. Romeo değilim bundan böyle ben!
    Juliet:Kimsin sen? Böyle geceye gizlenerek sırrımı öğrenmeye gelen de kim?
    Romeo:Bilmem nasıl söylemeli kim olduğumu bir ad kullanarak. Ey güzel ermiş; Nefret ediyorum adımdan ben de! Sana düşmadır diye.Ben yazmış olsaydım, şimdi yırtar atardım onu…

  36. ailesininin düşmanlarının evinde geçirdiği bir aşk gecesinden sonra romeo’nun juliete söylediği veda sözleri çok telaşlıydı.
    ”ya gidip ölmeli yada kalıp yaşamalıyım”
    ama yinede balkondan inmeden evvel son bir öpücüğe vakit buldu
    ”hoşça kal hoşça kalbir öpücük ver ineyim.”
    after anight of love in the house of his family’s enemies,Romeo’sparting words to juliet were urgent.
    ‘ı must be gone and live ,or stay and die,’
    But he still found time for a last kiss before cilimbing over the balkony.
    ‘Farewell! Farewell! One kiss and I’ll descent

  37. bu yazdıklarınız için çok sağolun.Okadar çok ihtiyacım vardı ki

  38. çok tşkler ellerinize sağlıkkk

  39. SÜPERRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRR

  40. DİYORUM BAŞKA BİRŞEY SÖYLÜYEMİYORUM…

  41. slm ben bakuden nikki..cok super bi hikaye..cok romantik,cok huzunlu..sozleri insanin yureyini donduruyor…hikayeni okudukca canimdan cok sevdiyim askimi hatirladim..

  42. alacakaranlıkla tam bi ilşkisini açıklayabilir misiniz acaba?

  43. benim romeom furkanımdırr

  44. mervenin dediği gibi mükemmel yaaaaaaaaaaaaaaaaaa

  45. olummm mıllet kopmus burdaa 😀

  46. yha bu süperr bişi fiLmi daha izlemedimde süper olmuş lan 😀 bunu nasıl yazdı anlamıyorum willam sharpeasmıdır nedir 😀

  47. bu hikaye tamamıyle anlatılmaz yaşanır nedeni anlatmaya kelimelerin ki
    fateti yetmez

  48. arkadaşlar hepinize teşekürlr gercekten çk güzel böyle bir eser bir kez çıkar değerini bilelim. .)

  49. romeonun ilk repliği
    tüm gökteki yıldızarın en güzel ikisi
    yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan
    biz dönünceye kadar siz parıldayın diye
    gözleri gökte olsaydı, ve yıldızlarda onun yüzünde
    utandırırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı
    gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıbkı
    öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökte
    gece bitti diye kuşlar cıvıldaşırdı

  50. şiddetle başlayan hazlar şiddetle son bulurlar,ölümleri olur zaferleri,öpüşürken yok olan ateşle barut qibi..

  51. AŞKI ANLATAN MÜKEMMEL BİR ESER KAVUŞAMAYAN ÖZLEM BESLEYEN ROMEO VE JULİETİ ANLATIYOR ACABA BU KADAR MI REPLİKLERİ YOKSA DAHA VAR MI NEYSE HADİ GÖRÜŞÜRÜK.

  52. EĞER SEVGİN AZALACAKSA GİTTİKÇE ÇOĞALAN AŞKIMDAN ,BIRAK AVCILAR ÇIKARSIN KALBİMİ YERİNDEN SÖK AT NE VARSA ÇAMURA BULANMIŞ SEVDALARI ,BU DAĞLARIN CEYLANLARINI ,KANA SUSAMIŞ KONTLARI……………..

  53. seveceksen ölçülü sev de sevgin uzun sürsün çok hızlı giden de çok yavaş giden gibi geç varır hedefe william shaeskpeare

  54. Ouws süperler ellerinize sağlık,her ne kadar hepsi ezberimde olsa bile (:

  55. arkadaşlar bana repliklerin tamamını gönderebilecek biri var mı ?? yada nerden bulabileceğimi bilen???

  56. replikleri W.Shakespeare’in bütün eserlerinin kitaplaştırılmış versiyonunda bulabilirsiniz…İzlemeye doyamadığım bir eser.12.geceyi ve de Troilus ve Cressida’yı izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.Bir kaç arkadaşımız bazı yerleri farklı yazmış ama bu gayet normal çünkü W.shakespeare ingilizdi ve eserlerini de ingilizce olarak yazdı türkçeye çevirirken bir cok yerde hatalı çeviriler oluyor.Bazende anlam güzelliğini kaybetmesin ve ya cümleler arasında kafiye olsun diye tercümanlar farklı çeviriler yapabiliyorlar.Sonuçta ana fikir hep aynı:)

  57. Edward Bunu Söylemişti Yeni Ay’da Bu Sözler Nerdeee

    Gözlerim, son kez bak! Kollarım, son kez kucakla! Ve nefes kapısı dudaklarım, erdemli bir öpücükle mühürlen! Çekici bir ölüm için sonsuz pazarlık!

  58. Burada, ebedi kalıntımı tertip edip dünyadan bıkmış talihsiz yıldız boyunduruğunu sallayacağım… gözlerim! son kez bak kollarım! son kez kucakla ve nefes kapısı dudaklarım erdemli bir öpücükle mühürlen!! Çekici bir ölüm için sonsuz pazarlık

    william shakespeare (romeo and juliet)

    BöyLeydi Yine Ben Alynaaaa 😀

  59. arkadaşlar bende onun kitabı war istediğiniz yerden size yaza bilirm siz bana söyleyin ben yazyayım.

  60. YA BİRİ BANA YARDIM EDEBİLİRMİ ROMEO AND JULİETN ING KITABI VAR VE BU KTAPTAN ING SORULAR CIKARMAM LAZIM KTPLA ILGLI LTFEN BIRI YARDM ETSIIIINNNNNN:((((

  61. bence cok saçma birşey romeo ve juliet dioki juilet neden senin adın romeo anası babası adını öle koymuş nedeni mi var onun 😀

  62. tek hayalim romeo olabilmek

  63. siz bunları diyorsunuz ama bn daha 12 yaşındayım ve bunun kitabını ezberledim:) şaka değil 😉

  64. bn sanki bu film gibi bi hayata sahibim

  65. o ne ya şaka mı bu ne saçma bi şey tamamen yanlış dilancık doğrusu bu:

    JULİET
    ah!romeo,romeo neden romeo sun sen
    inkar et babanı adını yaadsı
    yapamazsan yemin et sevdiğine
    vazgeçeyim capulet olmaktan ben

    ROMEO
    (kendi kendine)daha dinleyeyim mi yoksa açıklayım mı ona??

    JULİET
    benim düşmanım olan adındır yanlızca
    sen sensin montague olmasan da
    hem montague nedir ki ne eli bir erkeğin
    ne ayağı ne kolu ne yüzü ne de başka bir parçası
    nolur başka bir ad bul kendine
    adın ne değeri var?şu gülün adı değişse bile
    kokmaz mı aynı güzellikte
    romeo nun da adı romeo olmasaydı
    kusursuzluğundan hiçbir şey kaybolmazdı
    romeo bırak,at bu adı!! senin parçan olmayan
    bu ada karşılık al bütün varlığımı

    ROMEO
    alıyorum öyleyse sözünü dinleyerek
    SEVGİLİM de ki vaftiz olayım yeniden
    romeo değilim bundan böyle ben.

    falan filan die gidio işte

  66. Romeo: Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi,
    yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan:
    biz dönünceye dek siz parıldayın diye.
    gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde;
    utandırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı.
    gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı.
    öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökte
    gece bitti sanarak kuşlar cıvıldaşırdı.’
    Juliet: Bana romeo’mu ver; sonra öldüğünde
    al da küçük yıldızlara böl onu;
    onlar göğün yüzünü öyle bir süsleyecektir ki,
    bütün dünya gönül verip geceye,
    tapmayacaktır artık o muhteşem güneşe…
    Romeo: Asaletim sadece aşkının tapınağına girdiğimde olacak içimde. Bir gün yıkılırsa bedenin başka ülkelerin çamurlu evlerinde: Bil ki bütün denizleri ayaklarına dökeceğim.
    Juliet: Eğer sevgin azalacaksa gittikçe çoğalan aşkımdan, Bırak avcılar çıkarsın kalbimi yerinden! Sök at ne varsa: çamura bulanmış sevdaları, bu dağların ceylanlarını, kana susamış kontları ve senden arta kalan şu cılız bedenimi! Yok et benim olmadığım bütün şatoları. Görebileceğin bir şey kalmasın benden kalan…
    Romeo: Senin dudaklarınla, dudaklarım günahtan arındı.
    Juliet: Öyleyse şimdi günah dudaklarımda kaldı.
    Romeo: Öyleyse ver bana günahımı geri.?
    Savaşır gözlerimle gönlüm öldüresiye
    Senin güzelliğinin ganimeti yüzünden:
    Gözüm kovar gönlümü seni görmesin diye,
    Gönlüm ister gözüme pay vermemek yüzünden.
    Gönlüm bildirir senin orada yattığını
    Öyle bir hücredeki giremez billur gözler;
    Gözüm inkara kalkar gönlün anlattığını,
    Güzel yüzünün ona sığındığını söyler.
    Gönlü dinleyip karar vermek için toplanır
    Düşünceler kurulu:soruşturur hakçası
    Kurulun yargısıyla bir karara bağlanır
    Seven gözün payıyla duyan gönlün parçası..
    Şiddetle başlayan hazlar şiddetle son bulurlar.. Ölümleri olur zaferleri.. Öpüşürken yanıp tututşan ateşle barut gibi..

    -1-
    Romeo:Konuşuyor.Ey parlak melek, konuş yine!
    Sen, göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye;
    Cennetin kanatlı ulağısın başımın üstünde,
    Tıpkı ölümlülerin hayretle açılan gözlerine gördüğün gibi.
    Tembel bulutlara binip uçarken o havanın kucağında,
    Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla,
    Öylece bakıyorum sana.
    Juliet:Ah Romeo Romeo… Neden Romeo’sun sen? İnkar et babanı, adını yadsı! Yapamazsan; yemin et sevdiğine. Bende vazgeçeyim capulet olmaktan. Hem adın ne değeri var ki? Şu gülün adı değişse bile, kokmazmı yine aynı güzellikte? Romeo’nun da adı Romeo olmasaydı kusursuzluğundan hiçbirşey kaybolmazdı. Romeo; nolur bırak at bu adı! Senin parçan olmayan bu ada karşılık al bütün varımı…
    Romeo:Alıyorum öyleyse sözünü dinleyerek. Sevgilimdeki vaftiz olayım yeniden. Romeo değilim bundan böyle ben!
    Juliet:Kimsin sen? Böyle geceye gizlenerek sırrımı öğrenmeye gelen de kim?
    Romeo:Bilmem nasıl söylemeli kim olduğumu bir ad kullanarak. Ey güzel ermiş; Nefret ediyorum adımdan ben de! Sana düşmadır diye.Ben yazmış olsaydım, şimdi yırtar atardım onu…

    -2-
    JulietAğlıyor)
    Rahibe:Karşı konulamayacak kadar büyük bir güç tasarladıklarımızı alt üst etti. Gel gidelim. Bak kocan öldü koynunda yatıyor, o da öyle… Haydi gel yavrucuğum seni yerleştireyim Manastra kutsal rahibelerinin arasına…
    Juliet:Ben gelemem nolur sen git, ben gelemem git!!! (Ağlayarak) Bu da ne ?Canım sevgilimin avucunda bi sise!
    Demek ki,zehirden sevgilimin bu vakitsiz olumu.
    Cimri! Hepsini icmis;bir damla bile
    birakmadin demek kavusabilmem icin sana?
    Öyleyse dudaklarindan operim, belki
    bir parça zehir kalmıştır dudaklarında, bir zamanlar hayat veren dudakların bu kez son versin hayatıma. Sıcakmış dudakları hala… Hi; gelen var elimi çabuk tutmalıyım. Ey hızır gibi yetişen hançer: Senin kının burası. Orda paslan ve bende öleyim…

    Arkadaşlar bu kadar yapabildim. Eğer tamamlanmış yerler bulursam söz veriyorum onları da eklerim. Yanlış yerler var birkaç tane, affedin…

    ”Ah, romeo romeo neden romeosun sen? İnkar et babanı adını yadsı.Yapamazsan,yemin et sevdiğine o zaman
    vazgeçeyim Capulet olmaktan ben.Benim düşmanım olan adındır yalnızca…Sen sensin,Montague
    olmasanda..Hem montague nedir ki? ne eli bir erkeğin,ne ayağı,ne yüzü ne de başka bir parçası…Ne olur
    başka bir ad bul kendine…Adın ne değeri var? Şu gülün adı değişse bile kokmaz mı aynı güzellikte?
    Romeonun da adı Romeo olmasaydı ,kusursuzluğundan hiçbirşey kaybolmazdı…Romeo bırak at bu adı…senin
    parçan olmayan bu ada karşılık,al bütün varlığımı….”

    juliet:
    ah romeo, romeo! neden romeo’ sun sen?
    inkar et babanı, adını yadsı!
    yapamazsan, yemin et sevdiğine
    vazgeçeyim capulet olmaktan ben.
    romeo:
    daha dinleyeyim mi, yoksa açılayım mı ona?
    juliet:
    benim düşmanım olan adındır yalnızca
    sen sensin, montague olmasan da.
    hem montague nedir ki? ne eli bir erkeğin
    ne ayağı, ne kolu, ne yüzü ne de başka bir parçası.
    n’ olur başka bir ad bul kendine.
    adın ne değeri var? şu gülün adı değişse bile
    kokmaz mı aynı güzellikte?
    romeo’ nun da adı romeo olmasaydı,
    kusursuzluğundan hiçbirşey kaybolmazdı.
    romeo, bırak, at bu adı!
    senin parçan olmayan
    bu ada karşılık al bütün varlığımı..
    romeo:
    alıyorum öyleyse sözünü dinleyerek
    “sevgilim” de ki, vaftiz olayım yeniden;
    romeo değilim bundan böyle ben.

    Romeo ve julietin Final Sahnesi

    Arkadaşını öldüren Tibald ın ölüsü başındadır Romeo. ve
    bu yüzden Julyet ten uzak kalıp sürülmüştür şehirden.

    Tibald!
    Yatıyor musun orada kanlı kefeninle?
    Genç yaşında hayat bağlarını koparan.. bu ellerle.. düşmanımın gençliğini biçmekten.. daha iyi bir dostluk….. nasıl gösterebilirim ki sana?
    Bağışla beni kuzenim(?)

    Ah Juliet.. Neden böyle güzelsin ha?
    Yoksa ele avuca sığmayan ölüm mü aşık oldu sana?
    İnanayım mı o iğrenç canavarın bu karanlıkta sevgilisi olasın diye seni sakladığına?
    İşte bundan korktuğum için.. sonsuza dek yanında kalacağım…

    Hiç ayrılmayacağım.. bu loş gecenin sarayından…
    Burada, işte burada yatacağım
    Sana hizmet eden böceklerin yanında a oh.. Tanrım! !

    Ey gözler.. son kez bakın… kollar.. son kez kucaklayın…
    ve dudaklar, ey siz nefes kapıları.. yasal bir öpüşle mühürleyin doyumsuz ölümün yaptığı bu süresiz antlaşmayı……

    Sevgilimin şerefine…

    zehri Julyet in –aslında ölmediği, ona kavuşmak için uykuda olduğundan habersiz mezarı başında içer
    Ölüyorum, işte
    .. bir öpücükle…….

    Rahibe:Karşı konulamayacak kadar büyük bir güç tasarladıklarımızı alt üst etti. Gel gidelim. Bak kocan öldü koynunda yatıyor, o da öyle… Haydi gel yavrucuğum seni yerleştireyim Manastıra kutsal rahibelerinin arasına…

    Juliet : Ben gelemem nolur sen git, ben gelemem git!!!Bu da ne ?Canım sevgilimin avucunda bir şişe!
    Demek ki,zehirden sevgilimin bu vakitsiz olumu.
    Cimri! Hepsini içmiş;bir damla bile
    bırakmadın demek kavuşabilmem için sana?
    Öyleyse dudaklarından öperim, belki
    bir parça zehir kalmıştır dudaklarında,
    bir zamanlar hayat veren dudakların bu kez son versin hayatıma.

    Sıcakmış dudakları hala…

    Hayır;

    gelenler var elimi çabuk tutmalıyım.

    Ey Hızır gibi yetişen hançer: Senin kının burası. Orda paslan ve bende öleyim…

    Repliklerin tamamı burda bulunmaktadır <<<

  67. romeo:
    saygısızlık edersem kaba bir dokunuşla bu kutsal mihraba razıyım çekmeye cezamı
    dudaklarım, bu iki utangaç hacı yüz sürüp mihrabına
    hazırdır bu kaba teması nazik bir öpüşle yumuşatmaya
    jüliet:
    iyi yolcu haksızlık ediyorsun eline
    saygılı bir bağlılık var tutuşunda
    hacıların eline ermişlerin eli değer
    onlar böle avuç avuca öpüşürler
    romeo:
    dudakları yok mudur ermişlerle hacıların
    jüliet:
    vardır ama tanrıya yakarmak için kullanırlar
    romeo:
    öyle ise güzel ermiş,bırak dudaklar yapsın ellerin yaptığını
    yakarıyorlar işte
    inanç dçnmesin nolur umutsuzluğa
    jüliet:
    kımıldamaz ermişler yakaranı dinlerken
    romeo:kımıldama öyleyse yakarım gerçekleşirken
    (jüliet’i öper)
    işte senin dudaklarınla dudaklarım arındı
    jüliet:
    öyleyse günah benim dudaklarımda kaldı
    romeo:
    günah dudaklarımdan mı geçti
    ah,tatlı bir dürtüyle işlenen günah
    ver bana o zmn günahımı geri
    (tekrar öper)
    jüliet:
    kitabına uydurup öpüyorsunuz beni

  68. jüliet:
    dört nala koşun ey ateş ayaklı küheylanlar,
    güneş tanrısı Phoebus un sarayına doğru
    Phaetongibi bir sürücü sizi kırbaçlalayıp batıya kadar,
    bulutlu geceyi hemen getirmeli.
    öyle ser ki örtünü sevgı yaratan gece,
    meraklı gözler kapansın, ve romeo,
    kimseler görüp konuşmadan atılsın kollarıma.
    aşıklar görerek yapabilirler sevgi törenlerini ışığında kendı güzellıklerinin.
    aşk körse eğer, en cok gece yaraşır ona.
    gel soylu gece, ey ağırbaşlı karalar giymiş ana,
    gel de öğret bana, nasıl kaybedilir
    biir çift lekesiz bekaretle oynayan oyun.
    bu tanımadığım aşk cesaret buluncaya kadar,
    yanaklarımda kanat çırpan bu vahşi kanı
    kara pelerininle ört ki, gerçek sevgi
    alçakgönüllü davranıp doğal görünsün
    gel gece, gel romeo; gel sen gecemin gündüzü
    çünkü gecenin kanatları üstünde sen kuzgunun sırtına henüz düşen kardan daha ak görünürsün.
    gel ey sevecen gece, gel sevimli kara kaşlı gece
    bana romeomu ver
    sonra öldüğünde al da küçük yıldızlara böl onu
    onlar göğün yüzünü öyle bir süsleyecektir ki
    bütün dünya gönül verip geceye
    tapmayacaktır artık o muhteşem güneşe.
    ah aşk yuvasını ben satın aldım
    ama sahip olmadim henüz,
    bende satildim; ama tat veremedim daha.
    yeni giysilerini giyemediği için sabırsız bir çocuğa
    ne denli uzun gelirse bayramdan önceki gece
    öyle uzun ve sıkıcı geldi bugün

  69. dewamı için teşekkürler

  70. BU HAYAT NEDEN BOYLE YAA?CHOK ACI CHEKIYORUM! ROMEOMDAN JULIET GIBI AYRILDIM, AYRDILAR BIZI! OLMEYI CHOK DENEDIM. ROMEOSUZ BANA YASAM HICH.

  71. yaa bayılıyorum ben bu tiyatro oyununa. zaten tam bir tiyatro delisiyim.okulumuzda da yapılacak.Romeo belirlendi.juliet için seçmelre katıldım. ve kazandım.ben julietim….:)))

  72. ROMEO İLE JULIET

    ‘Romeo ile Juliet’, büyük İngiliz oyun yazarı Shakespeare’in (1564-1616) gençlik yıllarında, sanatının ilk döneminde yazdığı eserlerden biridir. Oyunun içindeki bir söze dayanılarak, bunun 1591 yılında yazılmış olabileceği düşünülmektedir. Konusu, İtalyan hikayecisi Bandello’nun (aşağı yukarı 1485-1553) bir hikayesinden alınmıştır Bandello gerçek bir olayı anlatmaktadır.

    İtalya’da Verona’da Capulets ve Montagues aileleri yıllardır kan davasını sürdürmektedirler. Bu ailelerde karşılıklı o kadar çok ölüm olmuştu ki
    Sonunda yönetici Prens Escalus yine bir çatışma çıkarsa ağır cezalar uygulayacağını iki aileye kesinlikle bildirir.

    Montegu ailesinin genç oğlu Romeo, Roseline’neye çılgın gibi tutkundur fakat Roseline onu reddeder. Romeo’nun en yakın arkadaşı ve aynı zamanda yeğeni olan Benvolio onu teselli etmek için Capulet’lerin düzenledikleri maskeli baloya gitmeye zorlar. Orada Roseline’den çok daha güzel kızlar olduğunu, o kadar üzülmeye değmeyeceğini göstermek ister.

    Romeo ve Benvolio baloya giderler. Capulet ailesinin kızı Juliet’le Romeo birbirlerini görür görmez aşık olurlar. Ve o günden sonra da gizli gizli buluşmaya başlarlar. Juliet’in dadısı onların buluşmalarını sağlar. Romeo her gece gizlice Juliet’in odasına balkondan girmektedir. Evlenmeye karar verirler. Bir rahip onları gizlice evlendirecektir. Rahip iki aile arasındaki düşmanlığı bu evliliğin kaldıracağını kabul ederek onları evlendirmeyi kabul etmiştir.

    Lady Capulet’in yeğeni Tybalt bir öğleden sonra sokakta Romeo ve onun arkadaşı Mercutio ‘ye rastlar. Tybalt Romeo’ya ağır hakaretlerde bulunur fakat Romeo Juliet’i düşünerek onu yanıtlamaz. Arkadaşı Mercutio Romeo’ya yapılan korkaklık ve ağır hakaretleri kabul edemez ve Tybalt ile çatışır. Romeo engel olamaz. Tybalt ve Mercutio düelloya tutuşurlar, Mercutio ölür ve Romeo bunun üstüne Tybalt’la düello eder ve o da onu öldürür. Olayı duyan Prens Romeo’nun yakalanmasını emreder.

    Bu arada Juliet’in ailesi kızlarını Paris ile evlendirmek isterler. Juliet bütün bu olanların acısını yaşarken evlilik teklifini defalarca reddeder. Romeo prensin askerlerinden kaçar. Prens onun hakkında sürgün cezası verir. Büyük bir mutsuzluğa düşen Romeo’yu rahip umutlandırır. Öğütler vererek onu gönderir. Yine bu olaylardan sonra ailesinin Paris’le evlendirmek istemesi üzerine mutsuzluğa düşen Juliet’e rahip öğütler verecek ve Romeo’ya kavuşabilmesi için bir yol gösterecektir. Rahip, Juliet’e bir iksir verir. Bu iksiri içtiğinde herkes onu öldü zannedecektir. Oysa o sadece bir gün süreyle uyuyacaktır. Plana göre, uyandıktan sonra Romeo’nun yanına gidecektir. Rahip sürgündeki Romeo’ya bir mektup yazar ve iksiri Juliet’e verir. Mektup Romeo’nun eline ulaşmaz. Fakat Juliet’in Paris’le evleneceği haberini alır ve yasağa rağmen geri döner. Döndüğünde öldüğünü zanneder Juliet’in. Biraz sonra Paris gelir. İkisi de Juliet’in öldüğünü sanırlar. Paris’in kışkırtmasıyla Romeo yine istemediği halde onu öldürür ve Juliet’in yanına yatarak kendini hançerle intihar eder. Zaten Romeo Juliet’in yanında ölmeye gelmiştir. O sırada Juliet yavaş yavaş uyanır ve Romeo’yu yanında görür. Romeo’nun, kendisinin öldüğünü zannederek intihar ettiğini anlar ve o da Romeo’nun hançerini göğsüne Romeo’nun intiharına eşlik eder. Ölümsüz aşklarına ölümle kavuşmayı yeğlemişlerdir.

    Bu iki ölüm düşman ailelere büyük bir şok yaşatır. Prens’in önerisiyle aileler arasındaki düşmanlık ortadan kaldırılmıştır. Capulet ve Montague’ler ağır acılarıyla baş başa kalmışlardır.

    “Aşkların aşkı Romeo ve Juliet, Romeo’nun gözünün önünden bir an bile ayırmak istemediği bir kadına çılgınlar gibi tutulmasıyla başlıyor. Bu kadının adı Rosalind. Romeo, Juliet’le karşılaştığında ise Rosalind’in ömrü bir anda üzerine tıklandığı anda yok olan bir internet sayfasınınkine eşdeğer oluyor. Aşk böyledir demek istiyor Shakespeare. Gelir, geçer. Eğer çok ciddiye alınırsa da, öldürür.”

    Benim düşmanım olan adındır yalnızca
    Sen sensin, Montague olmasan da
    Hem Montague nedir ki ?
    Ne eli bir erkeğin
    Ne ayağı, ne kolu
    Ne yüzü, ne de başka bir parçası
    N’olur başka bir ad bul kendine..

    Adın ne değeri var ki
    Şu gülün adı değişse bile
    Kokmaz mı aynı güzellikte?

    Romeo’nun adı olmasaydı,
    Kusursuzluğundan hiçbir şey kaybolmazdı

    ROMEO: Oradaki, şu tüm meyve ağaçlarının tepelerini yaldızlayan Kutsal ayın üzerine yemin ediyorum.
    JULlET: Ayın üzerine yemin etme.
    Her ay, yuvarlak dairesinde değişen vefasız ayın üzerine. Yoksa senin aşkın da onun gibi değişken olabilir.
    ROMEO: O halde neyin üzerine yemin edeyim?
    JULlET: Hiç yemin etme.
    Ya da istiyorsan, o zarif benliğinin üzerine yemin et. O, benim putperestliğimin tanrısı. Ve o zaman sana inanırım.

    Romeo and Juliet

    William Shakespeare
    seveceksen ölçülü sev ki sevgin uzun sürsün;
    cok hizli giden de cok yavas giden gibi gec varir hedefe

    romeo-juliet

    yağmuru seviyorum diyorsun,
    yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun…
    güneşi seviyorum diyorsun,
    güneş açınca gölgeye kaçıyorsun…
    rüzgarı seviyorum diyorsun,
    rüzgar çıkınca pencereni kapatıyorsun…
    işte, bunun için korkuyorum;
    beni de sevdiğini söylüyorsun…

    Vazgeçtim bu dünyadan, tek ölüm paklar beni,
    Değmez, bu yangın yeri avuç açmağa değmez,
    Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
    Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
    Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
    O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
    Ezilmiş, hor görülmüş, el emeği, göz nuru,
    Ötekiler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
    Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
    Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
    Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
    Değil mi kötüler kadı olmuş Yemene:
    Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
    Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.

    Ne tunç ne taş ne toprak ne de sonsuz denizler
    Acıklı fâniliğe karşı koyamazken,
    Nasıl bu kör öfkeyle güzellik cenge girer
    Çabasında en fazla bir çiçek gücü varken?
    Ah, nasıl göğüs gersin yazın tatlı rüzgârı
    Gaddar günler dört yandan üstüne yürüdükçe,
    Bozguna uğrattıkça yenilmez kayaları,
    Çelik kapılar bile zamanla çürüdükçe?
    Ne korkunç bir düşünce!
    Ah, nerde saklı dursun
    Çağların mücevherleri
    Çağların sandığından?
    Hangi zorlu el var ki bu koşuyu durdursun?
    Güzellik yağmasını kim esirgesin ondan?
    Yok hiçbiri. Meğer ki mucize sürsün de
    Sevdiğim ışıldasın kara yazı üstünde.

    III
    Kölen olmuşum senin, elden başka ne gelir,
    El pençe divanım ben arzuna, buyruğuna;
    Geçirdiğim saatler baştan başa bir hiçtir,
    Sen istemezsen eğer hizmetlerim boşuna.
    Haddim değildir küsmek sonu gelmez anlara.
    Senin için, sultanım, saatleri gözlerken.
    Ayrılık acısını düşünmem kara kara
    Sen bir kere kölene uğurlar olsun dersen.
    Kıskanç kuşkularımda haddim değildir sormak
    İçli dışlı olduğun kimdir, nedir işlerin;
    Nasibin bir put gibi hiç düşünmeden durmak
    Saçtığın mutluluğa yanarak derin derin.
    Öyle körkütük sadık bir köledir ki sevda,
    Seni kötü göremez bir kötülük yapsan da.
    Bakın ama, kızıl bir örtüye bürünmüş sabah, doğudaki
    yüksek tepenin çiğleri üstünde yürür.)
    ………………………

    yeni bir ateş söndürür başkasının yaktığını
    yeni bir acıyla hafifler eski bir ağrı
    başın döndü mü öbür yana döndür başını
    başkasının güçsüzlüğüyle iyileşir umutsuz keder
    gözlerine yeni bir zehir bul ki
    yok etsin ötekinin zehrini…

    William Shakespeare

    Tıpkı Shakespeare?in Romeo ve Juliet?inde olduğu gibi. ?Romeo: Senin dudaklarınla, dudaklarım günahtan arındı. Juliet: Öyleyse şimdi günah dudaklarımda kaldı. Romeo: Öyleyse ver bana günahımı geri.?

    Savaşır gözlerimle gönlüm öldüresiye
    Senin güzelliğinin ganimeti yüzünden:
    Gözüm kovar gönlümü seni görmesin diye,
    Gönlüm ister gözüme pay vermemek yüzünden.
    Gönlüm bildirir senin orada yattığını
    Öyle bir hücredeki giremez billur gözler;
    Gözüm inkara kalkar gönlün anlattığını,
    Güzel yüzünün ona sığındığını söyler.
    Gönlü dinleyip karar vermek için toplanır
    Düşünceler kurulu:soruşturur hakçası
    Kurulun yargısıyla bir karara bağlanır
    Seven gözün payıyla duyan gönlün parçası:

    Senin dış güzelliğin olur gözümün payı,
    Gönlüm kazanır aşkın gönlündeki dünyayı.

    …………………..

    Vurgunum gözlerine, o gözler acır bana:
    Bilirler, yüreğin hor görüp işkence eder;
    Seven yaslılar gibi kara çekmiş sırtına,
    Kıvranışımı özlü bir şefkatle süzerler.
    Sabahleyin göklerde ışıyan güneş bile
    Yaraşamaz Doğunun soluk yanaklarına,
    Akşama yol gösteren gür yıldız, görkemiyle
    Böyle ışık saçmaz loş Batının yarısına:
    Yaşlı gözlerin daha çok yaraşır yüzüne.
    Bana da bir pay ayır yüreğindeki yastan:
    Seni yas daha güzel gösterir ele güne;
    İşte acıma duygun sana biçilmiş kaftan.
    “Güzel ancak karadır,” diye yemin ederim,
    Senin renginden yoksun olan çirkindir derim.
    …………………………..

    Kölen olmuşum senin, elden başka ne gelir,
    Gece gündüz el pençe divanım buyruğuna;
    Geçirdiğim saatler baştan başa bir hiçtir
    Sen buyurmuş değilsen çabalarım boşuna.
    Senin için, sultanım, saatleri gözlerken
    Ben kimim ki küseyim sonu gelmez günlere,
    Kara kara düşünmem, acı çekmem özlerken
    Uğurlar olsun dersen kölene sen bir kere
    Ben kimim ki kıskanıp kuşkulanıp sorayım
    Kimle içli dışlısın, nedir yaptığın işler;
    Derdim günüm put gibi düşünmeden durayım,
    Mutlu kıldıklarını bilmek içime işler.
    Öyle körkütük sadık bir köledir ki sevda,
    Seni kötü göremez bin kötülük yapsan da.

    …………………….

    Tanrı beni ilkbaşta sana kul yaptı, sonra
    Keyfine el koymayı kurmamı yasak etti.
    Ya da özlem duymamı hesaplı zamanlara;
    Kölenim ya, boş vaktin olsun diye bekletti.
    Ah, bırak katlanayım, el pençe divan: değer,
    Senin özgürlüğünün tutuklu yokluğuna;
    Her mihnete sabreder, her azara baş eğer,
    İncittin diye hiç suç yüklemez bile sana.
    Sen nerde olursan ol, yetkin, güçlü, özgürsün;
    Hâkimsin dilediğin gibi kendi vaktine:
    Canın neyi isterse varsın o keyif sürsün,
    Kendine suç işlersen kendin bağışla yine.
    Beklemek cehennemdir, ama beklerim seni,
    İyi kötü demeden, suçlamadan keyfini.
    ……………………………..

    Sahiden uyuyor mu?
    Ahh! Kim vurmuş kumrumu?
    Ben geldim, civanım, yiğidim, kalk!
    Kalksana, konuşsana!
    Görmüyor musun? Yoksa…
    Örttü mü, gözlerini kara toprak?
    Bu zambak dudaklara,
    Şu zeren yanaklara,
    Acımadın mı hiç kahpe felek?
    Aşıklar, aşk timsali,
    Gözü pırasa yeşili
    Piremuz bırakıp gitti beni!
    Hadi gel, tezcanlı ecel,
    Gel bana, geline gel,
    Batır mum sarısı ellerini,
    Batır benim de kanıma!
    Madem kıydın canına,
    kopardın onun bamtellerini.
    Konuşma artık, ey dil,
    Sadık kılıç, naz etme, gel,
    Odlara yanmış bağrımı dağla!
    Bıçaklar kendini.
    Geldim yolun sonuna,
    Uğurlar olsun bana!
    A dostlar, o dostlar, kalsın siz de sağlıcakla!

  73. juliet :

    ah! romeo,romeo
    neden romeo’sun sen
    inkar et babanı adını yadsı
    yapamazsan yemin et sevdiğine
    vazgeçeyim capulet olmaktan bende

    romeo :

    daha dinleyeyim mi yoksa açılayım mı ona

    juliet :

    benim düşman olduğum adındır yalnızca
    sen sensin montague olmasanda
    hem montague nedir ki
    ne eli bir erkeğin, ne ayağı, ne kolu, ne yüzü, ne de başka bir parçası…
    ne olur başka bir ad bul kendine
    adın ne değeri var
    gülün adı değişse bile kokmaz mı aynı güzellikte
    romeo’nun da adı romeo olmasaydı
    kusursuzluğundan hiçbir şey kaybolmazdı…
    ahh romeo bırak at bu adı
    sana ait olmayan bu ada karşılık
    al bütün varlığımı

    romeo :

    alıyorum öyleyse ey güzel ermiş
    sevgilim de ki vaftiz olayım yeniden
    romeo değilim bundan böyle ben

    juliet :

    kimsin sen
    böyle gecenin karanlığına gizlenerek
    sırrımı öğrenmeye gelen de kim

    romeo :

    bilmem nasıl söylemeli kim olduğumu ey güzel ermiş
    nefret ediyorum adımdan bende sana düşmandır diye
    ben yazmış olsaydım şimdi yırtar atardım onu

    juliet :

    daha yüz söz bile içmedi ağzından kulaklarım
    ama tanıyorum bu sesi
    romeo değil misin sen
    montague’lerden hemde

    romeo :

    ne o’yum ne de öteki istemezsen eğer

    juliet :

    nasıl geldin buraya söyle hem niye
    bahçenin duvarları yüksek zor aşılması
    kim olduğunu düşün bir de
    mezar olur sana bu yer bizden biri görürse

    romeo :

    aşkın hafif kanatlarıyla aştım bu duvarları
    durduramaz çünkü sevgiyi taştan duvarlar
    hem aşkın isteyip de başaramadığı ne var
    engel olamaz o yüzden bana akrabalar

    juliet :

    bir görürlerse sana kıyarlar

    romeo :

    hayır, daha çok tehlike saklıdır senin gözlerinde onların yirmi kılıcından
    tatlı bak yeter; korur beni onların düşmanlığına karşı

    juliet :

    dünyada istemem burda görülmeni

    romeo :

    saklar beni onlardan gecenin pelerini.
    hem beni görsünler ne çıkar
    senin sevginden yoksun yaşamaktansa
    yaşamıma son versin kinleri
    daha iyi

  74. arkadaşlar kusura bakmayın bunları ben yazmadım tüm site den ve siteyi kullanan arkadaşlardan özür dilerim bu arada oyun süpermişşşşşşşşşşşşşşş

  75. Arkadaslar ya bnm bu metnin tamamını bulmam gerekiyo nasıl bulabilirim???

  76. bu teyotroyu okulda yapmışak hocalar bizle zarafat geçtiler..)) çok gezül yapmışakkk walleherkeza bordan selamlar dilerem herkeze nuş olsun bu teyotro aydi rastgele bu dörumda men indi seze kendımı tanıtayım ben arzeybaycenden altunuişik erkeze selam

  77. cok güzel bir aşk dizisi

    • R: Benim düşmanım olan adındır yalnızca
      Sen sensin, Montague olmasan da
      Hem Montague nedir ki ?
      Ne eli bir erkeğin
      Ne ayağı, ne kolu
      Ne yüzü, ne de başka bir parçası
      N’olur başka bir ad bul kendine..
      Adın ne değeri var ki
      Şu gülün adı değişse bile
      Kokmaz mı aynı güzellikte?
      Romeo’nun adı olmasaydı,
      Kusursuzluğundan hiçbir şey kaybolmazdı
      ROMEO: Oradaki, şu tüm meyve ağaçlarının tepelerini yaldızlayan Kutsal ayın üzerine yemin ediyorum.
      JULlET: Ayın üzerine yemin etme.
      Her ay, yuvarlak dairesinde değişen vefasız ayın üzerine. Yoksa senin aşkın da onun gibi değişken olabilir.
      ROMEO: O halde neyin üzerine yemin edeyim?
      JULlET: Hiç yemin etme.
      Ya da istiyorsan, o zarif benliğinin üzerine yemin et. O, benim putperestliğimin tanrısı. Ve o zaman sana inanırım.

  78. çok güzel yaaaaaaaaa böyle güzel aşk olamaz :(:)

  79. juliet:
    ah romeo, romeo! neden romeo’ sun sen?
    inkar et babanı, adını yadsı!
    yapamazsan, yemin et sevdiğine
    vazgeçeyim capulet olmaktan ben.
    romeo:
    daha dinleyeyim mi, yoksa açılayım mı ona?
    juliet:
    benim düşmanım olan adındır yalnızca
    sen sensin, montague olmasan da.
    hem montague nedir ki? ne eli bir erkeğin
    ne ayağı, ne kolu, ne yüzü ne de başka bir parçası.
    n’ olur başka bir ad bul kendine.
    adın ne değeri var? şu gülün adı değişse bile
    kokmaz mı aynı güzellikte?
    romeo’ nun da adı romeo olmasaydı,
    kusursuzluğundan hiçbirşey kaybolmazdı.
    romeo, bırak, at bu adı!
    senin parçan olmayan
    bu ada karşılık al bütün varlığımı..
    romeo:
    alıyorum öyleyse sözünü dinleyerek
    “sevgilim” de ki, vaftiz olayım yeniden;
    romeo değilim bundan böyle ben.

  80. Ama o goz yaslari varya sevgiden dokulen o inciler oyle zenginki onlar oduyor tum kotuluklerinin fidyesini “shakespeare”

  81. Yarayla alay eder, yaralanmamış olan.
    Dur, şu pencereden süzülen ışık da ne?
    Evet, orası doğu, Juliet de güneşi!
    Yüksel ey güzel güneş, öldür şu kıskanç ayı,
    Bak nasıl da sararıp soluvermiş Tanrıça kederden
    Sen ondan çok daha güzelsin diye.
    Kıskandığı için vazgeç ona bağlılıktan,
    Sayrılı ve toydur bakirelik giysisi.
    Soytarılar giyer bunları ancak
    Sen çıkar bu giysileri, at üzerinden.
    Kadınım benim, ah benim sevgilim bu!
    Ne olur ah, bilseydi sevgilim olduğunu!
    Konuşuyor, ama bir şey de demiyor;
    Ne çıkar anlatıyor ya gözleriyle
    Karşılık vereceğim ben de!
    Amma da yüzsüzüm, konuştuğu ben değilim ki.
    Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi,
    Yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan:
    Biz dönünceye dek siz parıldayın, diye.
    Gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde;
    Utandırırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı,
    Gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı.
    Öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökte,
    Gece bitti sanarak kuşlar cıvıldaşırdı.
    Bak, nasıl da dayamış yanağını eline!
    Ah, eline giydiği eldiven olaydım da
    Dokunaydım yanağına.
    JULIET:
    Aaah!
    ROMEO:
    Konuşuyor.
    Ey parlak melek, konuş yine!
    Sen göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye;
    Cennetin kanatlı ulağısın başımın üstünde,
    Tıpkı ölümlülerin hayretle açılan gözlerine göründüğün gibi.
    Tembel bulutlara binip uçarken o havanın kucağında,
    Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla,
    Öylece bakıyorum ben sana.

    JULIET:
    Ah, Romeo, Romeo!
    Neden Romeo’sun sen?
    İnkar et babanı, adını yadsı!
    Yapamazsan, yemin et sevdiğine,
    Vazgeçeyim Capulet olmaktan ben.
    ROMEO:
    (Kendi kendine) Daha dinleyeyim mi, yoksa açılayım mı ona?
    JULIET:
    Benim düşmanım olan adındır yalnızca
    Sen sensin, Montague olmasan da.
    Hem Montague nedir ki?
    Ne eli bir erkeğin,
    Ne ayağı ne kolu, ne yüzü ne de başka bir parçası.
    N’olur başka bir ad bul kendine.
    Adın ne değeri var? Şu gülün adı değişse bile
    Kokmaz mı aynı güzellikte?
    Romeo’nun da adı Romeo olmasaydı,
    Kusursuzluğundan hiç bir şey kaybolmazdı.
    Romeo, bırak, at bu adı! Senin parçan olmayan
    Bu ada karşılık al bütün varlığımı.

    ROMEO:
    Alıyorum öyleyse sözünü dinleyerek.
    “Sevgilim” de ki, vaftiz olayım yeniden;
    Romeo değilim bundan böyle ben.

    JULIET:
    Kimsin sen? Böyle geceye gizlenerek
    Sırrımı öğrenmeye gelen kim?

    ROMEO:
    Bilmem nasıl söylemeli kim olduğumu
    Bir ad kullanarak! Ey güzel ermiş,
    Nefret ediyorum adımdan ben de
    Sana düşmandır diye.
    Ben yazmış olsaydım, şimdi yırtar atardım onu.

    JULIET:
    Daha yüz söz bile içmedi ağzından kulaklarım,
    Ama bu sesi tanıyorum:
    Sen Romeo değil misin, Montague’lerden hem de.

    ROMEO:
    Ne oyum, ne de öbürü güzel ermiş,
    Hoşlanmıyorsan eğer.

    JULIET:
    Nasıl geldin buraya söyle, hem niye?
    Bahçenin duvarları yüksek, zor aşılması,
    Kim olduğunu düşün bir de,
    Mezar olur sana bu yer, bizden görürlerse.

    ROMEO:
    Aşkın hafif kanatlarıyla aştım bu duvarları,
    Durduramaz sevgiyi çünkü taştan sınırlar;
    Hem aşkın isteyip de başaramadığı ne var!
    Engel olamaz bana bu yüzden akrabalar.

    JULIET:
    Bir görürlerse, sana kıyarlar.

    ROMEO:
    Hayır, daha çok tehlike saklıdır senin gözlerinde
    Onların yirmi kılıcından! Tatlı bak yeter;
    Korur beni onların düşmanlığına karşı.

    JULIET:
    Dünyada istemem senin burada görülmeni.

    ROMEO:
    Saklar beni onlardan gecenin pelerini;
    Beni bulsunlar ne çıkar, yeter ki sen sev beni:
    Geç ölmektense senin sevginden yoksun
    Yaşamıma son versin kinleri daha iyi.

    JULIET:
    Kim yardım etti sana, burayı bulman için?

    ROMEO:
    Aşk yardım etti, aramamı fısıldayarak;
    O bana akıl verdi, ona göz oldum ben de.
    Denizci değilim, ama uzak denizlerde yıkanan
    Uçsuz bucaksız kıyılar kadar uzak olsan da sen
    Sana ulaşmak için açılırdım denizlere.

    JULIET:
    Biliyorum, gecenin maskesi var yüzümde,
    Olmasaydı eğer, duyduğun için demin söylediklerimi
    Nasıl kızardığını görürdün yanaklarımın.
    Çok isterdim ah bir güzel uyup göreneklere
    Demin söylediklerimin tümünü inkar etmeyi!
    Ama uğurlar olsun görgü kurallarına.
    Seviyor musun beni? “Evet” diyeceksin, biliyorum,
    Sözüne güveneceğim ben de; ama yemin edeyim deme,
    Belki de tutamazsın; Zeus alay edermiş, derler
    Sözünü tutamayan aşıklarla.
    Romeo, beni seviyorsan, söyle bana açıkça.
    Kolayca elde edilmiş sanıyorsan beni eğer,
    Çatayım kaşlarımı, naz yapıp “hayır” diyeyim sana,
    Ta ki sen kapanasın ayaklarıma.
    Yoksa dünyada yapmam öyle bir şey.
    Doğrusunu istersen güzel Montgue,
    Çılgınca seviyorum seni; belki de bu yüzden
    Hoppaca buluyorsundur benim hareketlerimi;
    Ama inan sevgilim, daha bağlı olacağım sana
    Daha kurnaz olup da çekingen duranlardan.
    İtiraf edeyim ki, daha çekingen davranmalıydım,
    Ama farkına varmadan ben, seni sevdiğimi,
    Ağzımdan işitmişsin. N’olur bağışla beni,
    Hafifliğe yorma sakın
    Karanlık gecenin açığa vurduğu çaresizliğimi.

    ROMEO:
    Sevgilim, şu meyve ağaçlarının tepelerini gümüşleyen
    Kutsal ay üzerine yemin ederim ki…

    JULIET:
    Yemin etme kararsız ay üstüne sakın;
    Yörüngesinde her gece yön değiştiren ay gibi,
    Değişken olur sonra senin de aşkın.

    ROMEO:
    Ne üstüne yemin edeyim?

    JULIET:
    Hiç yemin etme; ama ille de edeceksen,
    O tanrı bilip tapındığım
    Sevimli varlığın üstüne et yeminini.

    ROMEO:
    Eğer yüreğimdeki sevgi…

    JULIET:
    Dur, yemin etme yine.
    Senin varlığın bana sevinç veriyorsa da,
    Sevinç duyamıyorum bu geceki anlaşmadan;
    Pek acele, birden oldu, düşünüp taşınmadan;
    Daha “çaktı” diyemeden çakıp ta kaybolan
    Yıldırıma benziyor. Tatlım, iyi geceler!
    Bu sevgi tomurcuğu, öbür görüşmemizde,
    Yazın olgunlaştıran soluğuyla dönüşebilir güzel bir çiçeğe.
    İyi geceler! İyi geceler! Yüreğimdeki dinginlik ve huzur
    Dolsun senin gönlüne de!

    ROMEO:
    Ah, sana doymadan mı bırakacaksın beni böyle?

    JULIET:
    Nasıl bir doygunluk bekliyorsun ki bu gece?

    ROMEO:
    Aşkının katışıksız yeminini benimkine karşılık.

    JULIET:
    Onu sana verdim bile, sen daha istemeden,
    Olsa da keşke bir kez daha versem.

    ROMEO:
    Geri mi alacaksın yine? Peki, neden sevgilim?

    JULIET:
    İçtenlikle geri vermek için sana.
    Elimde olan bir şeyi istiyorum hem,
    Cömertliğim uçsuz bucaksız denizler gibi,
    Denizler gibi derin sana olan sevgim.
    Sana ne kadar verirsem, o kadar çoğalıyor bende kalan,
    Sonsuz çünkü ikisi de.

    Seslendiler içerden, hoşçakal, canım sevgilim!
    Geliyorum dadıcığım! Unutma beni, tatlı Montague!
    Biraz bekle, şimdi gelirim.

    ROMEO:
    Ey kutsanmış mutlu gece! Korkuyorum gecedir diye,
    Bütün bu inanılmayacak tatlı şeylerin bir düş olmasından

    JULIET:
    İki kelimecik daha, sevgili Romeo,
    Sonra da gerçekten iyi geceler sana!
    Saygıdeğerse aşkının eğilimi,
    Amacın evlenmekse, bildir göndereceğim adamla,
    Nerede, saat kaçta yapmak istiyorsan töreni;
    O zaman tüm varlığımı sana adar,
    Ardın sıra gelirim ta ölünceye kadar.

    Ama kötüyse niyetin sana yalvarırım…

    Vazgeç bundan, başbaşa bırak beni kederimle.
    Yarın birini yollarım.

    ROMEO:
    Ancak seninle yaşar ruhum.

    JULIET:
    Binlerce kez iyi geceler sana!

    ROMEO:
    Binlerce kez beter olsun gece, senin ışığın yoksa.
    Öğrenciler nasıl ayrılırlarsa ders kitaplarından
    Öyle koşar seven sevdiğine giderken;
    Okula nasıl canı sıkkın giderse öğrenciler,
    Öyle ayrılır seven sevdiğinden

    JULIET:
    Hişt, Romeo, hişt. Doğancı sesi gerek
    Ayartmak için bu erkek şahini!
    Kırık olur tutsaklığın sesi, gür sesle konuşamaz;
    İnletirdim yoksa Yankı’nın uyuduğu mağarayı.
    Sesi benimkinden de çok kısılıncaya dek
    Durmadan söyletirdim onun rüzgar sesine Romeo’nun adını.
    Romeo!

    ROMEO:
    Ruhum çağırıyor beni adımla!
    Geceleri ne de gümüşsü bir ses verir sevenlerin dilleri,
    En yumuşak müziktir dinleyen kulaklara.

    JULIET:
    Romeo!

    ROMEO:
    Söyle sevgilim.

    JULIET:
    Yarın kaçta göndereyim?

    ROMEO:
    Dokuzda.

    JULIET:
    Mutlaka gönderirim; daha yirmi yıl var sanki
    Unuttum neden çağırdığımı seni.

    ROMEO:
    Anımsayıncaya dek beklerim burada.

    JULIET:
    Büsbütün unuturum sen beklersen orada,
    Anımsadığım için seninle olmanın hazzını.

    ROMEO:
    Ben de beklerim sen unutasın diye,
    Unuttuğumdan bu evden başkasını.

    JULIET:
    Nerdeyse sabah olacak: Artık gitsen;
    Yine de şımarık bir çocuğun kuşu gibi uzağa gitme;
    Yaramazın, elinden bir parça salıverip de
    Sonra da verdiği özgürlüğü kıskanıp
    İpek bir iplikle geri çektiği
    Bukağıya vurulmuş tutsak gibi.

    ROMEO:
    Keşke kuşun olsaydım!

    JULIET:
    Ne iyi olurdu, tatlım!
    Ama çok seveyim derken öldürürdüm seni.
    İyi geceler! Romeo’m elveda!
    Sabaha dek iyi geceler sana!

    ROMEO:
    Uyku barınsın gözlerinde, barış da gönlünde,
    Uyku da ben olsam, barış da, ne tatlı bir dinlenme olur!
    Şu bizim kutsal pederin varayım hücresine
    Anlatıp bu mutlu olayı, yardımını dileyeyim.

  82. After looking at a handful of the blog posts on your web site, I really appreciate your way of writing a blog.
    I added it to my bookmark site list and will be checking back soon. Please check out my web site as well and let
    me know your opinion.

  83. Have you ever thought about adding a little bit
    more than just your articles? I mean, what you say is fundamental and all.

    However just imagine if you added some great pictures or videos
    to give your posts more, “pop”! Your content is excellent but with images and videos,
    this website could certainly be one of the very best in its field.

    Very good blog! *

Alynaa için bir cevap yazın Cevabı iptal et